2 sene önceydi tam, tam bu gece, nasıl hatırımda...
kendi seçtiğim hayatın, alternatifleri olan o hayatın, mutlak olduğuna inanıyordum. dönüşü yok, çaresi yok sanıyordum. orada, o sefillikle, çarem olmadan öleceğim sanıyordum. tek amacım o ölümü hızlandırabilmekti! ne kadar az acı çekersem o kadar iyiydi!
neler denedim. aklım zaten beni terkedip gitmiş, bi hiç uğruna! işim olsa, öğretmen olsam, değer miyidi acaba bunlara? ama neye inandıysam acaba, niye inat ettiysem onca "hayır bitmeden dönmeyeceğim burdan!" diye orada kalmaya; kaldım bana 150 yıl, başkalarına 15 gün olan o süre zarfında.
şimdi 2 yıl sonra bugün bakınca o günkü nurcan'a, ölmek için en acısız çareler düşündüğüm o gecenin üzerinden geçen 2. yılın ardından bugün; bacağımı kırıp ölmeden ordan kurtulabilmek için edindiğim morfinlerin ve o kalın odunun en değerli varlıklarım olduğuna inandığım o gün; belki de benim için en acı, en uyanık, en değerli gün!
evimde, yurdumda, yatağımda, alıştığım kokuyla, sevdiğim koltukla, teflon tavamla, cama vuran Bursa yağmuruyla, o çılgın lodosu ve bildiğim insanıyla yaşayabildiğim hayat; elbet muhteşem değil ama, dayanılası; dayanılabilir en azından sevdiklerim yanımda oldukça!
hayat ne değişken, beklentiler ne tutarsız, ölüm ne sevimli, ölmek ne kadar zamansız! ömür ne uzun ya da ne kısa; ne yaşadığınla ayarsız!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder