.jpg)
üç yaşında başlayan "annem, topla şu oyuncaklarını. kızlar dağıtmaz öyle." ile çıktığımız yol -benim henüz ulaşabildiğim- "alo, akşama mümtazları çağırdım, yemeğe. hadi benim becerikli karım, kızma, döktürürsün sen bir saate, bilmem mi ben seni!" ile devam etmekte!
çocukken "çalış kızım, oku da elin iş tutsun. bakma kimsenin eline." diye öğütlenerek bi baltaya sap olmak için senelerce didinmeye sevk edilen beni, bu didinme esnasında niye kimse uyarmadı?
niye işten geldiğinde ütüleri yapmış, çamaşırları yıkayıp asmış, kuruyunca ipten almış, evi süpürmüş, tozları almış, nevresimi değiştirmiş, yatak örtüsünü yaymış, hadi yemek yapmasın onu geçtim bari akşama ne yenileceğini düşünüp karara bağlamış bir ROZİ"nin beni beklemediğini, o Rozi'nin bizzat zatımın bir türevi olarak ev yaşamında yeniden şekilllendiğini söylemedi? hı? çalışan ablalarım, iş sahibi teyzelerim?
niye en mükemmel kocaların bile yalnızca "yardım ettiğini", akşam yemeğine salata yapan +romantik bir kocam bile olsa arkasından yerdeki marullarıbenim toplayacağımı bir de "aman hevesi kırılmasın diye" binbir taklayla teşekkürlere boğacağımı, evin kendi haline bırakıldığında zaten pis olacağının "xy" kromozomlu bireye nasıl kavratılacağını;
neden söylemediniz?
aha da yazıyom, doğurursam bi gün, erkek olursa, kıronun allaaanı yetiştircem. ben çektim benden sonrakiler de çeksin. böyle de naletim, böyle de çirkefim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder